Hoşgeldiniz

Platon'un dediği gibi matematik bilmeyen giremez demiyoruz.. Gel, gel, ne olursan ol yine gel. İster matematikten nefret et, ister adını bile duymak istemiyorum bu dersin de, ister ne yaparsam yapayım başaramıyorum de yine gel. Bizim sitemiz ümitsizlik sitesi değildir, yüz kere de korkuyorum bu dersten de desen yine gel.

14 Ağustos 2012 Salı

Matematikle İlgili Bir Anı

George Dantzig anlatıyor:

Berkeley’de California Üniversitesi Matematik Bölümü Öğrencisiydim. Her zaman ki gibi sınıfa geç girdim ve tahtadaki iki soruyu ev ödevi sanarak defterime geçirdim. O akşam, soruların üzerinde çalışırken bunun profesörün verdiği en zor ödev olduğunu düşündüm. Her gece, başaramasam da sırasıyla her iki problemin üzerinde saatlerce çalıştım. Birkaç saat sonra beynimde bir şimşek çaktı ve her iki problemi birden çözdüm. Ertesi gün cevapları okula götürdüm. Profesör, masanın üzerine bırakmamı söyledi. Masanın üzerinde kâğıttan bir tepe oluşmuştu. Benim kâğıdımın bunların arasında kaynayacağını düşünüp bir sıraya üzgünce oturdum. Altı hafta sonra bir Pazar sabahı kapının vurulmasıyla uyandım. Kapıda profesörü görünce dondum kaldım. “George! George!” diye bağırıyordu.’Problemi çözmüşsün’ dedi. ‘Tabi ki!’ diye cevap verdim. “Çözmem gerekmiyor muydu?” diye sordum.Profesör, tahtaya yazılmış olan o iki problemin ev ödevi olmadığını, dünyanın önde gelen matematikçilerinin şimdiye kadar çözememiş oldukları iki ünlü problem olduğunu açıkladı. Birisi bana onların, iki ünlü çözülememiş iki problem olduğunu söyleseydi, sanırım onları çözmeyi denemezdim bile.
Matematikte karşımıza çıkan sorulara genellikle önyargılı yaklaşıyoruz, "çözemem ben bu soruyu diyoruz" oysa ki daha soruyu okumaya ve anlamaya başlamadın ki!
Bu yüzden çözemem ben demek yerine çaba gösterip anlamaya ve soruları çözmeye çalışmalıyız...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınız denetlenerek en kısa sürede yayınlanacaktır.